yazikusagi.com

Mustafa Muğlalı (33 Kurşun) Olayı

Yakın tarihimizin çarpıtılan olaylarından biri bu Orgeneral Mustafa Muğlalı olayıdır. Bu olay 33 kurşun, Özalp veya Çilli olayı diye de anılır. Olay sürekli birileri tarafından istismar edildiği için herkes bu olayın gerçek yönünü öğrenememiş olabilir. Wikipedia'da Mustafa Muğlalı başlığında bu olay hakkında üç farklı söylenti yer alıyor. Bu söylentileri buradan okuyabilirsiniz.

Mustafa Muğlalı
Piyasada 33 kurşun olayı hakkında yazılan yakın tarihli bir kitap yok. Aslında iki tane var. Biri: Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı "33 Kurşun"Bilim Yöntemi Türkiye'deki Uygulama V isimli, İsmail Beşikçi tarafından yazılan ve 1990'lı yılların faili meçhulleri ile FETÖ-AKP kumpası olan Ergenekon Davası sürecine benzetilerek, "Kürt katliamı" olarak işlenen bir kitap var. Yine Cumhur Utku'nun yazdığı ve "Mustafa Muğlalı'nın Romanı" diye bilinen bir kitap var. Bu iki kitap da maalesef gerçekleri tam olarak anlatmıyor.

Baştan belirteyim; konunun Kürtlerle alakası yok.

Nereden mi biliyorum?

Geçtiğimiz aylarda sahafları gezerken Orgeneral Muğlalı Olayı isimli bir kitaba denk geldim. Kitap 1974 basımı ve bu olay yaşandığı zaman Kurmay Yüzbaşı, sonradan General olan Kenan Esengin tarafından yazılmış. Olayı direkt, ilk tanıklardan birinin kaleminden okumak daha iyi olacağı için kitabı hemen aldım ve merakla okudum.

Olayın özeti 

Doğu sınırlarımızda, 1943 yılında -ki bu 33 kurşun olayı 1943 yılında yaşanmış- kaçakçılık olayları had safhadadır. O tarihlerde İran; ABD, İngiltere ve SSCB (Sovyetler Birliği) işgali altındadır. Ama doğu sınırımıza Sovyet askerleri konuşludur. Sovyet askerleri zaman zaman Türk askerine taciz ateşi açmakta, zaman zaman da Türk topraklarını işgal edeceklerine dair sözlü tacizlerde bulunmaktadır. İşte böylesine karışık bir ortamda 33 kişi, sınırda Türk devriyeleri tarafından yakalanır. Kaçakçılık yaptıkları belirlenen bu kişiler Sovyetler tarafından geri istenir. Olay yeri tatbikatı yapıldığı sırada, Türk mevzilerine ateş açan Sovyet askerlerinin davranışını fırsat bilen bu 33 kişi, İran tarafına doğru kaçmaya başlar. O sırada kendilerine yapılan dur ihtarına uymadıkları için, Türk askerleri de kaçan kaçakçılara ateş açar. Nihayetinde iki ateş arasında kalan 33 kişi can verir.

Bu durum 266'ncı Alay 2'nci Sınır Tabur Komutanı Binbaşı Şükrü Tüter tarafından böyle raporlanmıştır. Aynı zamanda bu rapor 19 Ocak 1949 Tarihli TBMM tutanağında da mevcuttur.

Olay kapandıktan 5 sene sonra, 1948 yılında tekrar açılır. General Kenan Esengin bunu şöyle açıklar:

Israrla kurcalanan bu konunun hukuki, politik, kin ve intikam almak üzere üç yönü vardı. İkinci ve üçüncü maksat birincisiyle maskelenmekteydi. Orgeneral Muğlalı 28 Aralık 1930'da meydana gelen Menemen Ayaklanması'nda Teğmen Kubilay'ı şehit edenleri yargılayıp idam eden mahkemenin başkanıydı. Bu göreve bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından atanmıştı ve şimdi ondan intikam almak fırsatı çıkmıştı.

Konunun bir başka yönü ise o zamanlar Genelkurmay Başkanı olan merhum Mareşal Fevzi Çakmak'ın görüşleriydi. Zamanın Adalet Bakanı Ali Rıza Türel, Çakmak'a, bu konuyu adli bir sonuca bağlayalım ricasında bulunmuş, bunun üzerine Fevzi Çakmak

Ordu Komutanı (yani Orgeneral Muğlalı) o günkü koşulların gereğini yapmış, memleketin yüksek çıkarları için icabeden ve lüzum görülen tedbirleri yerinde almıştır. Yapılacak başka çare görülmemiştir. Bu ordu komutanını mahkemeye mi vermemi istiyorsunuz? Vazifesinin icabını yerine getiren bir komutanı sorguya çekemem. Böyle şey olmaz.

demişti. 

Kısacası bu olay Demokrat Parti tarafından CHP'yi yıpratmak için istismar edilen konulardan biridir. Bu olay, zamanında CHP vekili olan ama sonradan Demokrat Parti'den vekil seçilen tiplerin, CHP'ye yamamaya çalıştıkları ve maalesef başarılı oldukları adi bir olaydır. 1943 yılında kapanan olay 1948'de Demokrat Parti vekilleri tarafından tekrar gündeme alınmış ve nihayetinde Orgeneral Muğlalı yargılanıp idama mahkum olmuştur. İleri yaşı dikkate alınarak cezası hapis cezasına çevrilmiştir. Ancak bu karar zamanın askeri yargıtayı tarafından bozularak Orgeneral Muğlalı'nın tekrar yargılanması kararı verilmiştir. Muğlalı, tekrar yargılanmayı göremeden 1951 yılında vefat etmiştir. Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın itibarı 1997'de iade edilmiştir.

Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın yargılandığı dönemde kendisine yolsuzluk suçlamasında bulunulduğunu da belirteyim. Bu konuda General Esengin şöyle diyor:

...Gerçekten 50 yıl hizmet etmiş ve çalışmış, birçok yüksek makam ve vazifelerde bulunmuş Orgeneral Muğlalı'nın ne bir evi ne bir apartmanı ve köşkü vardı. Mahkemesi sırasında avukatlığını alan Hamit Şevket İnce'ye 3000 lira verebilmek için ne kadar zorluklar çektiğini kimlerden para aldığını Armatör Avni Meseretçi üzüntü ve yakınarak anlatıyordu. ...

Sadece bu da değil. Konuyu Kürtçülüğe bağlayanlardan başka yine Kürtçülükle ilgili olarak 33 Kurşun Olayı'nın İran'da, Rizaiye Gölü çevresinde kurulan Kürt Demokrat Hükümeti ile bağlantılı olduğunu iddia edenler de vardı. Halbuki Doğu halkı Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın yoğun çabaları sayesinde eşkiya ve kaçakçılardan kurtularak huzura kavuşmuşlardı.

Mustafa Muğlalı'nın Mahkemedeki Son Sözleri

Devletin ve güvenlik kuvvetleriyle ordunun hassasiyetini korumak, bölgeye huzur ve emniyet getirmek, aynı zamanda milli servetlerin kaçırılmasını önlemek için, her çeşit ihtarlara rağmen casusluk ve talanlarına devam edenlere karşı bu tedbirleri almak zorundaydık. Ben emir verdim. Memur ve subayların bir suçu yoktur. Olanlar suç ise, suçlu benim ve başka bir şey söylemek istemiyorum.

CHP'nin Hatası

14-28 Mayıs 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen genel ve Cumhurbaşkanlığı birinci ve ikinci tur oylamalarında CHP'nin aldığı yenilgiyi bugün herkes konuşuyor. Tarihin cilvesine bakın, bu Muğlalı Olayı da zamanında CHP'li bir kısım yönetici tarafından kullanılmış. General Kenan Esengin'e kulak verelim:

Anlaşılıyor ki, Orgeneral Muğlalı'yı mahkemeye veren, onu yalnız bırakan, hatta ceza görmesini kendileri için kurtuluş sayan CHP idarecileri de samimi değildi. Aynı zihniyetin (yani Demokrat Parti zihniyetinin) başka yönde adamlarıydılar. Çünkü seçim geliyordu ve oy almak endişeleri başlamıştı. "O zamanki koşullara göre ordu komutanının aldığı bir karar ve tedbir olarak görüldü" diyecek gücü kendilerinde görmüyorlardı. Fakat biz eminizki CHP'nin bu kaypak davranışı kendisine oy kaybı olarak geri dönmüştü. Zira CHP'nin bu tavırlarını görenler ve anlayanlar az çok vardı ve bunların nazarında CHP'nin taktikleri tatmin edici değil, istismara karşılık bir çeşit kurtuluş ve savunma yolu aramaktı. Kötü bir çığır açılmıştı.

Tarih tekerrürden ibarettir!

Ders alınsa tarih tekerrür etmezdi!

NOT : Bu olay hakkında meclis tutanaklarının da paylaşıldığı şu yazıyı okuyunuz.


Yorumlar

Yapacağınız yorumlarda kendi fikirlerinizi belirtiniz. Sağdan soldan kopyala-yapıştır yapmayınız! Kimseye hakaret etmeyiniz! Gizlilik ve yorum kurallarımız için buraya tıklayınız.